Güneş kremleri hakkında bunları biliyor musunuz?

GÜNEŞ KORUYUCULARLA İLGİLİ BİLMENİZ GEREKEN HER ŞEY BU DOSYADA!

İçimizi ısıtması için bütün bir kış heyecanla beklediğimiz güneş, zaman içerisinde fark etmeden en büyük düşmanımıza dönüşebiliyor. Bu dönüşümü engellemek ise tamamen bizim elimizde. Güneşin zararlarını en aza indirgemek için yapmamız gereken ilk iş, bizim için en uygun güneş kremini seçmek. Çünkü güneş koruyucu ürünlere sadece yaz aylarında değil, tüm sene boyunca her gün ihtiyacımız var. Peki birçok kişinin güneş kremi seçiminde zorlandığını biliyor musunuz?  Doğru güneş kremi seçimi yapmak için küçük bir araştırma yaptığınızda karşınıza SPF, PA, UVA, UVB gibi birçok terim çıkıyor. Panik yapmayın! Yazının sonuna geldiğinizde güneş kreminizi seçebiliyor olacaksınız. Şimdi en doğru seçimi yapabilmeniz için biraz bu terimlerden bahsedelim.

GÜNEŞ KORUYUCUNUZ CİLDİNİZİ HEM UVA HEM DE UVB IŞINLARINA KARŞI KORUYOR MU?

Öncelikle elinize aldığınız her ürünün üzerinde yazan SPF ile başlayalım.

SPF; Sun Protectin Factor kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor ve güneş kreminizin cildinizi UVB ışınlarından koruma gücünü gösteriyor. SPF ölçümü güneş kreminizin cildinizi UVB ışınlarından ne kadar koruduğunu gösterirken, UVA ışınlarına karşı ne kadar koruma sağladığını göstermez. SPF’nin dört farklı koruma düzeyi bulunuyor. Bunlar düşük (6-10 faktör), orta (15-25 faktör), yüksek (30-50 faktör)çok yüksek (50+ faktör). Bir üründeki SPF değeri arttıkça güneşten koruma değeri yükseliyor ancak aradaki etkinlik farkının çok büyük olmadığını da sizlere göstermek istiyoruz.

SPF korumalarına şöyle bir örnek verebiliriz.

SPF 15 UVB ışınlarını %93 oranında, SPF 30 %97 oranında, SPF 50 ise UVB ışınlarını %98 oranında bloke eder.

Fakat doğru miktarda, doğru sıklıkta uygulama ve de güneşe maruz kalma süreniz bu yüzdeleri değiştirebilir.

FDA (Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi) cilt yanması ve cilt kanserlerine karşı koruma amaçlı en düşük SPF değerini 15 olarak belirlemiştir.

Güneş koruyucu ürünleri elimize aldığımızda gözümüze çarpan ikinci önemli değer ise PA+ oluyor.

PA; The Protection Grade of UVA olarak isimlendirilir. Güneş kreminizin cildinizi UVA ışınlarından koruma gücünü ifade eder.

American Cancer Society’nin yaptığı bir açıklamada her güneş koruyucu ürünün UVA ışınlarına karşı koruyucu özellikte olmayabileceği söyleniyor. Bu nedenle bir güneş kreminin tam anlamıyla koruyucu özellikte olması için UVB ışınlarına koruma sağlarken, UVA ışınlarına karşı da koruma sağladığına emin olmalıyız. Bu da bilinçli tüketici olmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

PA+ içeriğine sahip bir ürün düşük veya orta şiddette UVA maruziyetine karşı 2-4 saat korurken,

PA++ içeriğine sahip bir ürün orta şiddette UVA maruziyetine karşı 4-8 saat koruyor.

PA+++ içeriğine sahip ürün ise çok güçlü UVA maruziyetine karşı 8 saatin üzerinde güçlü koruma sağlıyor.

SPF ve PA değerleri, cildimizi UVB ve UVA ışınlarının zararlarından ne kadar süre ve güç ile korunduğunu bizlere ifade ediyor.

SPF ve PA konusunda aklımızda soru işareti kalmadığına göre şimdi diğer korkulu rüyalarımıza geçelim.

UV ışınları, dünyaya ulaşan güneş ışınlarının sadece %5’ini oluşturmakla birlikte çok güçlüdür. Birkaç çeşit UV ışını vardır. Örneğin UVC ışınları ozon tabakası tarafından engellenirken UVA ve UVB ışınları dünyaya ulaşır ve cildimize etki ederler.

Bu ışınlar, ayrı karakteristik özelliklere sahiptir ve cilde farklı zararları vardır.

UVA: Dalga boyu 315-340 nm arasında değişen uzun dalgalı ultraviyole A ışınları en yaygın ve de en tehlikeli ışınlardır. Bu ışınlar ozon tabakasını direkt geçerek dünyaya süzülür ve dünya yüzeyine yansıyan ultraviyole ışınlarının %95’ini oluşturur. UVA ışınları; bulutlardan ve camlardan dahi doğrudan geçerek cildin derinlerine nüfuz edip dermise ve hipodermise sızabilir. Aynı zamanda oksidatif strese neden olan elastin ve kollajen liflerine, DNA proteinlerine ve zarlarına zarar vererek ciltte hasara yol açan serbest radikalleri ve reaktif oksijen türlerinin (ROS) oluşumunu sağlar. Uzun vadede foto yaşlanma, güneş intoleransı, pigmentasyon bozuklukları, cilt kanseri gibi cilt hasarlarına yol açabilirler.

UVB: Dalga boyu 280-315 nm arasında değişir. UVB ışınları, dünyaya ulaşan UV ışınlarının yalnızca %5’ini oluşturur. UVA ışınlarının aksine bulut ve camlardan geçemezler ancak epidermise nüfuz edebilirler. Bronzlaşma, güneş yanıkları, güneş alerjisi ve cilt kanserlerinden sorumludurlar. UVB ışınları hoş bir bronzluk sağlayarak bizleri mutlu etse de işin arka planında UVB ışınlarına maruz kalan cilt kendini korumak için melanin pigmentini üreterek bronzlaşır ve bu da cilt yanıklarına ve cilt lekelenmelerine neden olur.

Özetlemek gerekirse; UVA ışınları reaktif oksijen türlerinin (ROS) ortaya çıkmasına sebep olarak hücre DNA sına zarar verirken UVB ışınları direkt DNA’ya etki ederek cilt kanseri riskini artırır.

Şimdi güzel bir detaydan bahsedeceğiz.

Bu sayede doğru güneş kremi seçimine giden yolda son vuruşu yapmış olacağız.

Güneş kremleri, formüllerinde kullandıkları güneş filtrelerine göre fiziksel ve kimyasal olmak üzere iki gruba ayrılır.

Fiziksel güneş koruyucular inorganik bileşiklerden oluşur. Bu kremler, güneş ışınlarını fiziksel olarak dağıtarak UV ışınlarının cilde zarar vermesini önler. Bu tip güneş koruyucuların içeriğine baktığımızda yaygın olarak titanyum dioksit ve çinko oksit bileşenlerini görürüz.

Bu bileşenler yan etki yapmadıkları ve ciltte iltihaplanmaya sebep olmadıkları için fiziksel güneş kremlerini bebekler, hassas ciltler ve hamileler kullanabilir.

Fiziksel filtreli güneş kremlerinin dezavantajı ise ciltte yoğun ve beyaz bir görünüm bırakmaları. Bu nedenle, fiziksel filtreli güneş kremleri zor sürülür ve zamanla cilt üzerinde parlamaya yol açar.

Bu istediğimiz bir görüntü olmasa da oldukça sağlıklıdır.

Diğer grupta ise kimyasal filtreli güneş koruyucular yer alıyor.

Kimyasal filtreli güneş koruyucular ise karbon molekülüne sahip organik bileşiklerden oluşarak, UV ışınlarını emiyor.

Güneş ışınları, ciltte emildikten sonra ısı enerjisine dönüşerek UV ışınlarının cildimize gelmesini engelliyor.

Fiziksel güneş ürünleri ile karşılaştırıldığında, kimyasal güneş koruyucuların UV ışınlarına karşı daha etkili bir koruma sağladığı görülür.

Fakat kimyasal filtreli güneş kremlerinin etki etme süresi daha kısadır. Bu nedenle iki saatte bir yenilemek gerekir.

Kimyasal filtreli güneş kremlerinin en büyük artısı kolay uygulanmasıdır.

İçeriğinde Ethylhexyl Methoxycinnamate, Ethylhexyl Salicylate, Sulisobenzone (benzophenone-4) bulunur. Kimyasal filtreli güneş kremleri ciltte beyaz iz bırakmaz ve kalın yapıda olmaz. Tek dezavantajı ise hassas cilt yapısında alerjiye ve sivilce problemine yol açabilmesidir.

KENDİMİZE UYGUN GÜNEŞ KREMİNİ NASIL SEÇMELİYİZ?

Güneşin zararlı ışınları karşısında güvende olmak için aynı anda UVA ve UVB koruması sağlayan bir güneş korumasına ihtiyacınız vardır. Açık tenli olup açık göz rengi ve saç rengine sahipseniz yüksek veya çok yüksek faktörlü korumaya (SPF 30 - 50+) ihtiyacınız vardır.

Teniniz daha koyu ise daha düşük faktörlü bir ürün kullanabilirsiniz. Cildiniz hassas ise hassas ciltlere özel ürünler tercih etmelisiniz.

Bazı ciltler kolayca bronzlaşırken bazıları daha hassastır ve sürekli yüksek koruma faktörüne ihtiyaç duyarlar. Bu durumu fototip ile açıklayabiliriz. Fototipiniz, cildinizin güneşe nasıl tepki verdiğini yansıtan bir sınıflandırmadır.

Farklı fototipler güneş ışınlarına karşı farklı tepkiler verirler.

Dört çeşit fototip vardır:

  • Fototip I: Çok açık, çok çilli cilt tipidir. Hiç bronzlaşmaz ve ciltte hep güneş yanığı olur.
  • Fototip II: Açık tenli, çilli cilt tipidir. Bazen hafif bronzlaşsa da ciltte hep güneş yanığı meydana gelir.
  • Fototip III: Açıktan buğdaya dönük cilt tipidir. Orta seviyede bronzlaşır, ciltte hiç güneş yanığı olmaz.
  • Fototip IV: Koyu, çilsiz cilt tipidir. Çok yoğun bronzlaşır, ciltte hiç güneş yanığı olmaz.

Güneş kremi kullanmadığınızda atmosferden süzülen zararlı ışınlar UVA ve UVB;

  • Cildinizin yaşlanma etkisini hızlandırır.
  • Cildin nem seviyesini düşürür.
  • Kırışıklık oluşumunu artırır.
  • Cildi matlaştırır.
  • Güneş lekelerine yol açar.
  • Cildin elastikiyet dengesini bozarak oluşabilecek sarkmaları hızlandırır.

Son olarak söylemeliyiz ki gölge bir yer, güneşten gelen ultraviyole ışınlarını %50-95 oranında azaltır. Korunma miktarı, farklı gölge yerleri arasında önemli farklılıklar gösterir.

Örneğin; ormanlık alanlar plaj şemsiyelerine oranla daha fazla koruma sağlamaktadır. Ultraviyole ışınlarına maruz kalmamak için en iyi teknik, özellikle gün ortasında güneşten kaçınmak ve doğru güneş kremini kullanmaktır.

GÜNEŞ KREMİ UYGULARKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?

  • Güneş kreminin yenilenme süresi kişiden kişiye değişse de genel tavsiyelerin iki saatte bir yenilenmesi gerektiği yönünde olduğunu unutmamalıyız.
  • Güneş kremlerini koruyucu filtrelerin bozulmasını önlemek için tampon hareketlerle cildimize uygulamamız gerekir. Sürerken ovuşturmamalıyız.
  • Güneş kremi sürerken göz çevresi dışında tüm cilde eşit ve yeterli uygulamaya dikkat etmeliyiz.
  • Güneş kreminizi cildi nemlendirme özelliği varsa nemlendirme adımında, nemlendirme özelliği yetersiz ise nemlendiriciden sonra cilde uygulamalıyız.
  • Güneş kremlerinin raf ömrü açılmadan önce 2-3 yıldır. Açıldıktan sonra ise 1 yıldan fazla kullanılmamalıdır.
  • Deniz ya da havuz suyuna maruz kalınan ya da terlenen durumlarda güneş kremini yenilemeliyiz.
  • Skin Cancer Foundation’a göre özellikle 6 aydan küçük bebekler, cildi güneşe karşı koruyan melanin pigmentini yeteri kadar üretmemiş olduğu için direkt olarak güneş ışığından korunmalıdır.
  • Çocuklar için hem UVA hem de UVB ışınlarına karşı ciltlerini koruyan, alerjik reaksiyon ihtimalini en aza düşürmek için tercihen fiziksel koruyucuya sahip güneş kremleri tercih etmeliyiz.
  • Son ve en önemli madde olarak cilt lekelerine karşı cildi soyan (AHA, BHA, C vitamini gibi) ürünler kullanırken bu ürünler cildi güneşe karşı hassas ve savunmasız hale getireceği için güneş koruyucusuz kesinlikle dışarıya çıkmamalıyız, en az SPF 15 ile cildimizi korumalıyız.

Güneşten yarar sağlamak da zarar görmek de bizim elimizde. Bunu iyi değerlendirmemiz gerektiğini unutmamalıyız.